Türkiye’de son dönemde belirgin şekilde düşen doğum oranlarının arkasında ekonomik şartlardaki bozulma dikkat çekiyor. Enflasyonun yükselmesi, hayat pahalılığının her kesimi etkilemesi ve geçim yükünün ağırlaşması, ailelerin çocuk sahibi olma kararını doğrudan etkiliyor.
Uzmanlara göre, özellikle büyükşehirlerde temel yaşam giderlerinin hızla artması, genç çiftleri gelecek planlarını yeniden düşünmeye zorluyor. Barınma giderlerinin büyük oranda yükselmesi, gıda ve eğitim masraflarının katlanması ise doğurganlıktaki düşüşün en önemli nedenleri arasında yer alıyor.
“Asgari Ücretli Bir Ailenin Çocuk Sahibi Olmayı Düşünmesi Zorlaştı”
Ekonomik şartların baskısı en çok dar gelirli ailelerde hissediliyor. Örneğin, asgari ücretle çalışan ve 15 bin TL kira ödeyen bir kişinin çocuk sahibi olmak istememesi, son derece doğal bir refleks.
Aileler, “Çocuğa nasıl bakarım? Okul masraflarını nasıl karşılarım?” gibi sorularla karşı karşıya kalırken, birçok çift maddi yükü göze alamadığı için çocuk planlarını erteliyor ya da tamamen vazgeçiyor.
“Hayat Pahalılığı Gelecek Endişesini Artırıyor”
Kira, gıda, ulaşım ve eğitim alanlarında yaşanan yüksek maliyetler, vatandaşların ekonomik olarak kendini güvende hissetmesini zorlaştırıyor. Bu tablo, ailelerin daha temkinli davranmasına ve doğum oranlarının giderek gerilemesine yol açıyor.
Ekonomik istikrarın sağlanmasının, gençlerin aile kurma ve çocuk sahibi olma kararlarında belirleyici rol oynayacağı belirtiliyor.





