YAŞAM

“Artık Şeker Değil, Link Veriyorlar”: Dijital Okuryazarlık Eğitimi Gecikirse Gelecek Karanlık Olabilir

Eskiden çocuklara “yabancılardan şeker alma” denirdi. Bugünse bambaşka bir gerçeklik var: Yabancıdan gelen bir bağlantıya tıklama, yüzünü gösterme, sana dijital bir vaat sunanlara inanma…

Dijital çağda çocukların karşı karşıya olduğu riskler artık görünür değil. Tam da bu yüzden Dijital okuryazarlık, artık matematik kadar temel bir ders haline gelmeli. Ancak eğitim sistemimiz bu konuda hâlâ yeterli adımı atmış değil. Medya ve dijital okuryazarlık, rehberlik eğitimiyle birlikte en az Türkçe, matematik ve fen kadar önemsenmesi gerekirken; hâlâ arka planda kalıyor. Bu eksiklik, sadece çocukları değil, tüm toplumu etkiliyor. “Ekmek gibi, su gibi artık hayatımızın içinde” Dijital mecralar, artık bir tercih değil zorunluluk.

Akıllı telefonlar, sosyal medya, yapay zeka destekli uygulamalar ve internet platformları günlük yaşamın temel unsurları haline geldi. Tıpkı su içmek, ekmek yemek gibi… Bu nedenle çocukların bu ortamlarda nasıl hareket etmesi gerektiğini bilmeleri hayati önem taşıyor. Ancak, yalnızca yasak koymak çözüm değil. Hatta tam tersine, çocukları dijitalden uzaklaştırmak yerine onu doğru kullanmayı öğretmek gerekiyor. Aksi halde bu mecralar çocuklar için “yasaklı ve heyecanlı bir dünya” olarak daha cazip hale geliyor. Ve ebeveynler fark etmeden çocuklar o dünyanın içinde yalnız kalıyor.

“Teknolojiden kaçmak değil, bilinçli kullanmak öğretilmeli”

Bu yeni dijital düzlemde çocukları yalnızca “korkutarak” ya da “yasaklayarak” koruyamayız. Bugün sadece çocuklar değil, yetişkinler bile internetin cazibesine kapılıp kolay para kazanma hayaliyle kendini küçük düşürebiliyor, kişisel verilerini tehlikeye atabiliyor ya da bilinçsizce yalan bilgi yayabiliyor. İşte tam bu noktada medya okuryazarlığı, dijital bilinç ve eleştirel düşünme eğitimi devreye giriyor. İnternetteki her şeyin doğru olmadığını, görüntülerin ve seslerin yapay zekayla oluşturulabileceğini, sanal ortamların gerçeği yansıtmayabileceğini hem çocuklara hem yetişkinlere öğretmek artık bir lüks değil; zorunluluk.

Milli Eğitim Bakanlığı bu bağlamda mutlaka keskin adımlar atarak Dijital okuryazarlık eğitimini, müfredata entegre etmeli. Bu dersleri verecek öğretmenlerin, özellikle iletişim fakültesi mezunları arasından seçilmesi sağlanmalı.  Medya ve iletişim okuryazarlığı, yalnızca rehberlik dersleriyle sınırlı kalmamalı; ayrı bir alan olarak yapılandırılmalı.  Okul öncesinden itibaren çocuklara dijital farkındalık kazandırılmalı.

“Dijital bilinç, sadece çocuklar için değil, toplumun tamamı için şart”

Bugün yaşadığımız bilgi kirliliği, siber zorbalık, dijital dolandırıcılık ve sosyal medya bağımlılığı gibi problemler, dijital okuryazarlığın sadece öğrencilere değil, tüm topluma verilmesi gereken bir eğitim olduğunu ortaya koyuyor. Yani dijital eğitim yalnızca çocukların değil; öğretmenlerin, ebeveynlerin ve hatta karar vericilerin de ihtiyacı.

Geleceğe Dijital Rehberlik

Günümüz çocukları, doğdukları andan itibaren ekranlarla büyüyor. Bu dünyada onlara sadece teknolojiyi sunmak değil, onu güvenli ve bilinçli kullanmayı öğretmek zorundayız. Eğitim sistemimizin acilen bu yönde adım atması, gelecek nesilleri dijital dünyanın tehlikelerine karşı korumanın en etkili yolu olacak.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu