İspanya’daki Atapuerca Dağları’nda yapılan kazılarda keşfedilen kafatası parçaları, Avrupa’daki insanlık tarihine ışık tutacak nitelikte. Sima del Elefante mağara kompleksinde bulunan bu kalıntılar, Batı Avrupa’da şimdiye kadar keşfedilen en eski insan yüzünü temsil ediyor. Araştırmacılar, yaklaşık 1,4 milyon yıl öncesine tarihlenen bu bireye Pink adını verdi.
Pink’e ait olduğu tespit edilen kemik parçaları — özellikle üst çene (maksilla) ve elmacık kemiği — Homo erectus’a benzerlik gösterse de, birey tam anlamıyla bu türe ait değil. Bu nedenle bilim insanları, Pink’i “Homo aff. erectus” (yani Homo erectus’a yakın tür) olarak tanımladı. Bulgular, modern insanın evrimsel çizgisini yeniden düşünmeye zorlayacak kadar dikkat çekici.
Nature dergisinde yayımlanan araştırmada bu keşfin Avrupa’daki insan evrimini anlamada yeni bir pencere araladığını ifade ediliyor. Araştırmacılar, diş şekillerinin bu bireyin insan soyuna ait olduğunu açık biçimde gösterdiğini vurguladı.
Pink’in bulunduğu mağarada daha önce Homo antecessor türüne ait kalıntılar keşfedilmişti. Ancak bu yeni bulgu, daha önce bu bölgeye ilk ulaşan homininin Homo antecessor değil, çok daha eski bir göç dalgasıyla gelen Homo erectus olabileceğine işaret ediyor. Dahası, Pink’in yüz yapısı, Homo antecessor’un modern insan benzeri düz yüz yapısından farklı olarak, daha çıkıntılı ve sağlam.
Kazılarında sadece kemikler değil, aynı zamanda basit taş aletler ve üzerinde kesik izleri bulunan hayvan kemikleri de bulundu. Bu, Pink’in çevresiyle aktif etkileşimde bulunduğunu ve avcılık/araç kullanımı becerilerine sahip olduğunu gösteriyor.
Araştırmacılara göre yaklaşık 1,1 milyon yıl önce yaşanan iklimsel değişiklikler, Pink’in türünün bölgeden silinmesine neden olmuş olabilir. Alternatif bir senaryo ise, Homo antecessor ile bu erken hominin türünün kısa bir süre aynı bölgede yaşamış olabileceğini öne sürüyor.
İspanya’daki bu buluş, Avrupa’da bilinmeyen bir hominin popülasyonuna dair ilk somut kanıtları sunuyor. Pink’in keşfi, kıtanın erken insan tarihi hakkında bilinenleri değiştirme potansiyeli taşıyor. Araştırmalar hâlâ sürüyor; bilim insanları, daha fazla fosil ve veriyle Avrupa’da erken insan varlığına dair boşlukları doldurmayı umuyor.
