Zamanın herkes için aynı aktığını mı sanıyorsunuz? Bilim insanları bu fikri çoktan çürüttü. Özellikle evrenin en gizemli ve güçlü varlıklarından biri olan kara deliklerin yakınında zaman neredeyse durma noktasına geliyor.
Einstein’ın 1915’te ortaya koyduğu genel görelilik kuramı, zamanın sabit değil, yerçekimi etkisine göre değişken olduğunu öne sürmüştü. Bugün bu teori, uzay yolculuklarından GPS sistemlerine kadar birçok alanda doğrulanmış durumda. Ancak en uç örneklerinden biri, kara delikler çevresinde gözlemleniyor.
Kara delikler, o kadar yoğun bir kütleye sahip ki, çevresindeki uzay-zaman dokusu adeta içine çöküyor. Bu yoğunluk arttıkça zaman da yavaşlamaya başlıyor. Teorik hesaplamalar, bir kara deliğe yeterince yaklaşan bir nesnenin, dışarıdan bakan bir gözlemciye göre neredeyse hareketsiz görüneceğini gösteriyor.
Bu ilginç gerçek, 2014 yapımı Interstellar (Yıldızlararası) filminde popüler kültüre taşındı. Filmde bir gezegende geçirilen bir saat, Dünya’da geçen yedi yıla denk geliyor. Bu dramatik fark, kurgu değil; Einstein’ın denklemleriyle hesaplanan bir fiziksel gerçeklik.
Bilim insanları, “yerçekimsel zaman genişlemesi” adı verilen bu etkiyi yalnızca kara deliklerde değil, nötron yıldızları gibi süper yoğun gökcisimlerinde de gözlemliyor. Hatta Dünya yüzeyindeki saat ile bir dağın zirvesindeki saat arasında bile mikroskobik de olsa zaman farkı bulunuyor. GPS uydularının düzgün çalışabilmesi için bu farklar her gün hesaplanarak düzeltiliyor.
Kara deliğe yaklaşan bir astronot için zaman çok daha yavaş akar. Uzaktaki gözlemcilere göre ise o kişi adeta geleceğe yolculuk yapmış olur. Ne var ki bu süreç tek yönlüdür. Kara delikten geri dönüp geçmişe gitmek, en azından bugünkü fizik kurallarına göre, imkânsız.
Evrenin karanlık dehlizlerinde zaman farklı akıyor. Ve biz, bu büyük gerçeği yeni yeni anlamaya başlıyoruz.